Kronik Ağrı ve Karmaşık Kas-iskelet Sistemi Sorunlarının Ağrı Tedavisinde Yaklaşım Yöntemleri

Bu gönderiyi oylayın
[Toplam: 1 Ortalama: 5]

Kas-iskelet sistemi sorunlarında, özellikle kronik ağrı ve karmaşık kas-iskelet sistemi sorunlarda ağrı tedavisinde yaklaşımlar yıllar içinde değişiklik göstermiştir.

Önceden kas-iskelet sistemi ağrıları genellikle anatomik ya da fizyolojik hasarla ilişkilendirilirdi. Örneğin, fıtık, dejeneratif eklem hastalıkları veya kas zedelenmeleri ağrının tek nedeni olarak kabul edilirdi. Bu nedenle de tedavi yaklaşımı fiziksel bir neden bulunursa cerrahi, ilaçlar (analjezikler, antienflamatuvarlar) veya pasif fizik tedavi yöntemleri (ısı, soğuk uygulama) olurdu. Semptomları hızlı bir şekilde ortadan kaldırmaya odaklanılırdı. Ancak bu ağrının biyomekanik olmayan nedenlerini (stres, duygusal durumlar, çevresel faktörler) göz ardı etmekteydi. Bu da kronik ağrının sıklıkla yanlış yönetimine, tedaviye rağmen ağrı devam etmesine yol açabilirdi, ve hastanın aktif katılımı teşvik edilmezdi.

Ağrı tedavisinde yeni yaklaşım Biyopsikososyal Modeldir. Bu yaklaşım kas-iskelet sistemi ağrılarını, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik (anksiyete, depresyon) ve sosyal faktörlerle ilişkilendirilir. Örneğin, omuz ağrısı sadece kas zorlanmasından değil, aynı zamanda iş stresi veya uyku bozukluğundan kaynaklanabilir. Bu yaklaşım tedavi yöntemlerini de değiştirmiştir.

Biyolojik açıdan fizik tedavi, egzersiz, manuel terapi gibi aktif yaklaşımlar kullanılırken Ağrıya katkıda bulunan sinir sistemi duyarlılığı veya yanlış hareket kalıplarının azaltılması/düzeltilmesi hedeflenir.

Psikolojik açıdan bilişsel davranışçı terapi, farkındalık eğitimi (mindfulness) veya ağrı eğitimi gibi yöntemler uygulanır.

Sosyal açıdan çalışma ortamının düzenlenmesi, sosyal destek sağlanması ve hastanın yaşam tarzında olumlu değişiklikler teşvik edilir.

Bu yaklaşımda hasta tedavi sürecine aktif olarak dahil edilir (örneğin, egzersiz programlarına katılım, ağrı yönetimi stratejileri öğrenme).

Hastanın kendi ağrısını anlaması ve yönetebilmesi için eğitici yaklaşımlar geliştirilir. Sonuçta tedavi, hem akut hem de kronik ağrıda daha etkili hale gelir. Ağrının biyolojik, psikolojik ve sosyal bileşenleri aynı anda ele alındığından, tekrarlama riski azalır.

Mesela bel ağrılı bir hastayı ele alırsak eski tedavi yaklaşımında röntgen/MR ile yapısal bir sorun aranır, genellikle yatak istirahati veya cerrahi önerilirken yeni yaklaşımda aktif egzersiz, ağrı eğitimi, iş stresinin ele alınması, ergonomik düzenlemeler yapılmaktadır.

Eski yaklaşım kas-iskelet sistemi ağrılarını mekanik bir sorun olarak ele alırken, yeni yaklaşım ağrıyı daha bütüncül bir şekilde değerlendirir. Bu, hastaların tedaviden daha iyi sonuçlar almasını ve yaşam kalitesinin artmasını sağlar.

Sağlıkta buluşalım.

bir yorum bırakın