Geçenlerde bir hastamızın eşi, doktorların onlardan bir şeyler öğrendiğini, sanki hekimlerin her şeyi bildiği düşüncesinin biraz yanlış olduğunu dile getirdi. Aslında bu çok haklı bir serzeniş ve belki de tıbbın en önemli yanlarından birini özetliyor: Öğrenmek ve gözlem yapmak.
Tıp sadece reçete yazmak veya ilaç vermekten ibaret değil. Bizler hastalarımızla kurduğumuz iletişimden, onların bize aktardıklarından ve en önemlisi de süreç içinde gözlemlediklerimizden güç alıyoruz. Her hasta farklıdır, her tedavi planı birbiriyle aynı şekilde sonuçlanmayabilir. Bu nedenle hastadan gelen geri bildirimler bizim için altın değerindedir.
Tedavi sürecinde hastamızın verdiği her tepki, her his, yaptığımız işin etkisini anlamamızı sağlar. “İlaç başladı, şikayetler azaldı mı? Yan etkiler var mı? Günlük hayatınızı nasıl etkiliyor?” gibi sorularla kurduğumuz diyaloglar, tedavinin seyrini değiştirebilir.
Hekim ve hasta arasındaki bu sürekli etkileşim, tedavinin başarısını arttırır, çünkü bizler sadece laboratuvar sonuçlarına veya cihazlara değil, bireyin yaşadığı gerçek deneyime de bakarız.
Bu yüzden biz doktorlar için gözlem sadece bir meslek rutini değil, öğrenmenin ve gelişmenin kaynağıdır. Gözlemle birlikte iletişim ise, tedavinin insani yönünü güçlendirir. Hastamızla aramızdaki güven ve samimiyet, iyileşme yolculuğunu daha sağlam ve anlamlı kılar.
Sonuç olarak, biz hekimler hastalarımızdan öğreniriz. Onların deneyimleri bizim en değerli rehberimizdir. Bu karşılıklı yolculukta “bilmek” değil, “anlamak” önceliklidir. Ve bu anlayış, iyileşmeye giden yolu açar.
Sağlıkta buluşalım.