Ağrı Nerede Başlar, Nerede Biter?

Bu gönderiyi oylayın
[Toplam: 1 Ortalama: 5]

Ahmet mutfakta yemek hazırlarken, bir anlık dalgınlıkla elini bıçakla kesti.
Kesik hafifti ama vücudu öyle düşünmedi.
Henüz kan bile çıkmadan önce, Ahmet’in eli kendiliğinden geri çekilmişti.
Yüzü buruştu, kalbi hızlandı.
Sanki vücudu olaydan saniyeler önce bir şeyleri fark etmişti.

Aslında olan şuydu:
Cildin en uç noktalarında bulunan minicik alıcılar, yani ağrı reseptörleri (nociseptörler), bıçağın dokunuşunu “zarar” olarak algılamıştı.
Onlar bu uyarıyı alır almaz, sinirler aracılığıyla omuriliğe doğru bir mesaj gönderdiler:
“Tehlike var, dikkat et!”

Omurilik bu sinyali aldı ve bir üst merkeze, yani beyne iletti.
Ama ağrının hissedilmesi sadece o anki kesikle ilgili değildi.
Beyin bunu değerlendirdi:
— Neresi kesildi?
— Ne kadar ciddi?
— Daha önce böyle bir şey olmuş muydu?
— Ne yapmalı?

İşte tam bu sırada ağrının şiddeti, süresi, hatta duygusal tonu belirlendi.
Ahmet’in geçmiş deneyimleri, ruh hali, o andaki dikkati bile hissettiği ağrıyı etkiliyordu.

Sonra beyin savunma sistemini devreye soktu.
Kaslar kasıldı, el refleksle geri çekildi.
Bu çoktan bir alarm sistemine dönüşmüştü.

O küçük kesik kısa sürede iyileşti.
Ama ya ağrı geçmeseydi?
Ya fiziksel yara iyileştiği halde Ahmet hâlâ aynı ağrıyı hissediyor olsaydı?

İşte ağrının karmaşıklığı burada başlıyor.
Bazen beyin o kadar uzun süre ağrı sinyali alıyor ki, artık tehdit ortadan kalksa da sinyal kesilmiyor.
Yani beyin, olmayan bir tehlike için alarm çalmaya devam ediyor.

Mutfakta elini kesen adamın ağrıya verdiği refleks ve beynin tepkisi

Buna biz “kronik ağrı” diyoruz.
Aslında hasar bitmiş ama beyin o hasarın bıraktığı izleri hâlâ taşıyor.
Ve ağrı bu kez fiziksel olmaktan çıkıp nörolojik, psikolojik ve duygusal bir şeye dönüşüyor.

Ağrı sadece ciltte başlayan bir fiziksel durum değil.
Beynin onu nasıl yorumladığı, nasıl etkilendiği, onu neyle ilişkilendirdiği de bir o kadar önemli.
Yani: Ağrı bedende başlar, beyinde şekillenir.

Neler etkiliyor bu ağrı algısını?

  • O anki ruh halimiz
  • Stres, kaygı, depresyon gibi eşlik eden duygular
  • Daha önceki ağrılı deneyimlerimiz
  • Dikkatimiz nerede? Ağrıya mı odaklıyız?
  • Kültürel inançlarımız, ağrıya yüklediğimiz anlam
  • Merkezi sinir sistemimizin o sırada ne kadar hassas olduğu

İşte bu yüzden iki kişi aynı kesikten farklı şeyler hissedebilir.
Aynı ağrı, birinde sadece bir kesik; diğerinde korkuyla, geçmişle, çaresizlikle birleşen daha derin bir deneyim olabilir.

Bu da bize şunu gösteriyor:
Ağrıya sadece “vücutta bir şey bozulmuş” diye bakmak yetmiyor.
Bazen onu anlamak, duyabilmek ve ne anlatmaya çalıştığını fark etmek gerekiyor.

bir yorum bırakın