Melis bir fast food restoranında çalışıyordu.
Günleri koşuşturmayla geçiyor, mola vermek bile lüks geliyordu.
En kolayı neydi?
Çalıştığı yerde her gün aynı yemekleri yemek.
Lezzetliydi, evet.
Ama zamanla…
Sabahları yorgun, uykulu ve şiş kalkmaya başladı.
Göz altları morardı, zihni bulanıktı.
Ne kahve işe yaradı, ne de erken yatmak.

Her geçen gün biraz daha tükenmiş hissediyordu.
İçinden sessizce şöyle dedi:
“Ben tembel değilim. Bedenimde bir şeyler ters gidiyor.”
Ve sonunda bir doktora gitti.
Doktorun sözleri sarsıcıydı:
“Beslenme tarzını tamamen değiştirmelisin. Bedenin bu yükü artık kaldıramıyor.”
Zor geldi.
Ama başka bir yolu kalmamıştı.
Kızartmaları, rafine karbonhidratları, hazır tatlıları hayatından çıkardı.
Sebzeleri tabağının merkezine koydu.
Kaliteli protein, sağlıklı yağlar, bol su…
Şekerin gizli halini fark etti.
Ve ekmekle olan bağına “dur” dedi.
Sadece bir hafta sonra…
Sabahları hafif kalkmaya başladı.
Şişkinlik yoktu artık.
Enerjisi artmıştı.
Ve sabahları yaşam isteği artmıştı.
“Bedenin sana küsmedi. Sadece yardım istiyordu.”
Doğru beslenme, vücudun sessizce teşekkür etmesidir.
Yorgunluk, şişkinlik, halsizlik… bazen sadece yanlış beslenmenin fısıltılarıdır.

