Çölyak Dışı Glüten Sensitivitesi (Duyarlılığı)

Bu gönderiyi oylayın
[Toplam: 4 Ortalama: 5]

Glüten Nedir?

Glüten buğday, arpa ve çavdarda bulunan bir proteindir. Yiyecekler dışında ilaçlarda, vitaminlerde ve destek ürünlerinde de bulunmaktadır.

Çölyak Hastalığı Nasıl Bir Hastalıktır?

Çölyak hastalığı, glüten tükettiğinizde kendi bağışıklık sisteminizin kendi dokularınızda harabiyet oluşturduğu bir hastalıktır. Bu hasarla ince barsak hücreleriniz hasarlanır ve besinlerin emilimi bozulur, besleyici maddeleri alamazsınız. Genetik otoimmün bir hastalıktır ve esas olarak barsaklarınızı etkiler. Toplumun %1’ini etkiler. Her yaşta gelişebilir.

Pek çok şikayete neden olabilir. Bunlardan bazıları karın ağrısı, ishal, şişkinlik, yorgunluk, halsizlik, kansızlık, baş ağrısı, eklem ve kemiklerde ağrı, nöropati, şişlik, ödem, beyin sisi, kabızlık, kilo kaybı veya kilo artışı, anksiyete, depresyon, gecikmiş pubertedir.

Çölyak hastalığı olan hastalarda nörolojik tutulum hastalığın tek klinik bulgusu olabilir. Tanıda ayrıntılı fizik muayene ve tam bir hikaye alınması ile birlikte kan tetkiklerinde kandaki antikor düzeylerinin ölçülmesi (anti-doku transglutaminaz antikorları IgG/IgA, total IgA, anti-endomisyal antikorlar IgA, anti-deamine gliadin antikorları IgG/IgA, endoskopi ile duodenum ve ince barsak biyopsileri gereklidir.

Çölyak hastalığı tip 1 diyabet, otoimmün troidit, dermatitis herpetiform gibi diğer birçok otoimmün hastalıkla ilişkilidir.

 

Çölyak hastalığı vitamin d eksikliği ve demir eksikliği, kansızlık veya kemik mineralizasyon bozuklukları gibi beslenme bozuklukları ile ilişkilidir. Mevcut tek tedavisi ömür boyu sıkı glütensiz beslenmedir. Bu yüzden tanının doğrulanması önemlidir.

Tanı konulmadan glütensiz beslenmeye başlamak antikorların negatifleşmesine neden olarak tanının konulmasının önüne geçebilir. Tanı araştırılması tam yapıldıktan sonra glütensiz beslenmeye geçilmesi önemlidir.

Çölyak Dışı Glüten Sensitivitesi Nedir?

Çölyak dışı glüten sensitivitesi, çölyak hastalığı veya buğday alerjisi olmayan kişilerde glüten içeren gıdalar tüketildiğinde barsak ve barsak dışı bulguların oluşması ile karakterize bir sendromdur.

Çölyak hastalığından farklıdır, anti-transglutaminaz antikorları ve endomisyal antikorlar negatiftir. Barsak mukozası normaldir ya da çok hafif değişiklikler vardır.

Yani glüten sensitivitesinde çölyak hastalığından farklı olarak ince barsaklarda harabiyet oluşmaz. Şikayetler tipik olarak glüten tüketiminden sonra kısa sürede başlar, glüten kesilince düzelir, glütene dönüşle saatler veya günler içinde yeniden başlar.

Klasik klinik tablo karın ağrısı, şişkinlik, ishal gibi huzursuz barsak sendromu benzeri bulgular ile veya dönüşümlü kabızlık ve ishal ile barsak alışkanlığında değişiklik olması bulgularının kombinasyonudur. Sistemik bulgularda bildirilmektedir.

Çoğu vakada sisli beyin, baş ağrısı, yorgunluk, eklem ve kas ağrısı, kol ve bacakta uyuşma gibi belirsiz semptomlarla karakterizedir. Dermatit (egzama, ciltte döküntü), depresyon, nörolojik semptomlar ve anemi gibi daha spesifik şikayetlerde bildirilmiştir.

Çölyak Hastalığı Olmadan Glüten Hassasiyeti İle Oluşabilen Şikayetler Nelerdir?

  • Karın ağrısı
  • İshal
  • Bulantı
  • Şişkinlik
  • Kilo kaybı
  • Eritem
  • Egzama
  • Baş ağrısı
  • Kemik ve eklemlerde ağrı
  • Kaslarda kontraktür
  • El ve ayaklarda uyuşma
  • Kronik yorgunluk
  • Dikkat bozuklukları
  • Depresyon
  • Hiperaktivite
  • Kronik ülseratif stomatit

Çölyak dışı glüten sensitivitesinin çölyak hastalığı ile benzerliğinden dolayı bağışıklık sistemi ile ilişkili bir hastalık olduğu düşünülmüştür. Toplumun %5’inde (%1 olan çölyak hastalığından sık) saptanmaktadır. Doğal bağışıklığın selektif aktivasyonu Çölyak dışı glüten sensitivitesininde inflamatuvar yanıtı tetikleyebilir. Otoimmün olayın başlamasından asıl sorumlu olanın Gliadin olup olmadığı net değildir. Buğdayın diğer komponentleri (amilaz-tripsin inhibitörleri, fermentabl oligo-di-mono sakkaridler, polyoller (FODMAPs) gibi) etkili olabilir. Çölyak dışı glüten sensitivitesi olan hastalarda da otoimmün hastalık görülebilmesi muhtemeldir.

Çölyak dışı glüten sensitivitesi ile en sık bildirilen otoimmün hastalık hashimoto troiditidir. Diğer hastalıklar psöriyazis (sedef), tip 1 diyabet, mikst konnektif doku hastalığı, ankilozan spondilittir.

Birçok çalışma glüten içerikli gıdaların tüketilmesi ile ataksi, periferal nöropati, şizofreni, otizm, depresyon, anksiyete, halüsinasyonlar gibi nörolojik ve psikiyatrik bozuklukların veya semptomların başlangıcı arasındaki bağlantıyı açıklamıştır.

Çölyak dışı glüten sensitivitesi hastalarının pek çoğunda kronik kas ağrısı, eklem ağrısı, bacakta uyuşma, yorgunluk ve baş ağrısından şikayet ederler. Bu hastalarda tanı konulmamış fibromiyalji sendromu olabilir.

Glütensiz diyet uygulayan fibromiyalji hastalarının bazılarında klinik semptom iyileşmesi saptanmıştır. Huzursuz barsak sendromlu pek çok hasta bazı besinlerin daha fazla dokunduğuna inanmaktadır. Buğday genellikle bu besinlerin arasında bulunur. Bununla beraber Çölyak dışı glüten sensitivitesi ile huzursuz barsak sendromunun belirli semptomları örtüşmektedir. Bu nedenle pek çok hasta tıbbi tavsiye olmamasına rağmen buğdayı beslenmelerinden kendi istekleriyle çıkarma eğilimindedir.

Glütensiz beslenmenin huzursuz barsak sendromu bulgularında iyileşmeyi sağlayacağı düşünülmüş ve klinik çalışmalar planlanmıştır. Ancak bu semptomlardan gerçekten glüten mi sorumlu? Bu net değildir. Buğdayın içeriğindeki fermentabl oligo-di-mono sakkaridler, polyoller (FODMAPs) huzursuz barsak sendromu için tetikleyici faktör olarak düşünülmektedir.

Bunların kısıtlamasının huzursuz barsak sendromu semptomlarında %74 oranlarında düzelme sağladığı gösterilmiştir.

 

Çölyak dışı glüten sensitivitesinde kansızlık, osteopeni, folat eksikliği bildirilmiştir. Bu hastaların daha düşük kalsiyum, diyet kısıtlamalarına bağlı olarak makro ve mikrobesinlerde değişiklikler olabilir.

Daha az karbonhidrat, protein, lif ve poliansatüre yağ asitleri tüketmeleri, meyve, sebze, süt ve atıştırmalık ve baharatlı gıdalardan kaçınmaları nedeniyle yetersiz alım olabilir. Çölyak dışı glüten sensitivitesinde barsak mukozasında inflamasyon çok az olduğundan veya olmadığından bu hastalarda emilim bozukluğu/malabsorbsiyon besin eksikliği ile ilişkilendirilemeyebilir.

Diyette yapılan değişikliklerle glütensiz diyetin kendisi de makronütrientlerde dengesizliğe neden olabilir.

Neticede Çölyak Dışı Glüten Sensitivitesi;

  • Çölyak hastalığından farklı bir durum olmakla beraber bazı şikayetler benzer
  • Yorgunluk, mide ağrıları, kas krampları, bacaklarda uyuşukluk olabilir
  • Glüten hassasiyetine dair araştırmalar halen devam etmektedir.
  • Şayet glüten hassasiyeti olabileceğini düşünülüyorsa bir süre glütensiz beslenerek şikayetlerin düzelip düzelmediğini gözlemlemek gerekir. Ancak tabi ki ilk önce çölyak şüphesi varsa çölyak hastalığına yönelik araştırma yapılması gerekir. Şikayetlerin başka bir nedenden kaynaklanmadığından emin olmak için gerekli tetkiklerle ayırıcı tanının yapılması gerekir.

Kimler glütensiz diyetten fayda görebilir ve bu diyetten fayda görüp görmediğine karar vermek için kişinin diyete ne kadar süre devam etmesi gerekir?

Hangi hastanın glütensiz diyetten hangi fayda göreceğini öngörmek zordur.  Ancak tüm araştırmalara ve önerilen tedavilere rağmen hala işin içinden çıkamıyorsanız ve diyete uyum sağlayabileceğinizi düşünüyorsanız denemeye değer.

Bu diyete ne kadar süre devam etmek gerektiği de belirsiz. Bazı kronik ağrılı otoimmün hastalıklarda vaka bazlı bildirimlerde bu sürenin 3 aydan 1 yıla kadar değişkenlik gösterdiği bildirilmiştir. Yani bazı hastalar 3 aylık katı bir glütensiz diyet sonucundan rahatlamakta iken bazı hastalarda bu süre bir yıla kadar uzamaktadır.

Fibromiyalji hastaları glütensiz beslenmeli midir?

Fibromiyalji hastalarının çoğunda Çölyak hastalığı veya Çölyak dışı glüten sensitivitesi olsun olmasın zaten gastrointestinal semptomlar sıktır. Fibromiyalji ile huzursuz barsak sendromu arasında güçlü bir ilişki vardır.

Huzursuz barsak sendromu hastalarında glüten duyarlılığı olabileceği şüphesi vardır ve çölyak hastalığının bu hastalarda genel popülasyondan daha sık olduğu gösterilmiştir.

Her fibromiyalji hastasını çölyak hastalığı veya çölyak dışı glüten duyarlılığı için taramalı mıyız?

Fibromiyalji hastalarında gastrointestinal sistemin sorgulanması önemlidir. Ancak her hastanın çölyak hastalığı açısından taranması konusunda bilimsel veriler çelişkilidir. Harcanan emeğe değmeyeceği görüşü de vardır. Şayet gastrointestinal hastalık düşündürecek başka bulguları da varsa araştırılmalıdır.

 

Son olarak,

Beslenmenin ne kadar önemli olduğunu kendimde deneyimleyerek öğrenmiş bir hekimim. Dört yıl kadar önce on yıldan uzun süredir hayal ettiğim yoga eğitmenliği için kursa başladım.

Uzun yıllardır mide ağrısı çekiyordum, kabızlık ve ishal dönemlerim oluyordu. Tam bir ekmekçiydim, hamur işi ve tatlı, özellikle şerbetli tatlılar hayatımın vazgeçilmeziydi. Yoga eğitmenliği sırasında beslenmenin öneminden ve zararlı besinlerden de çokça bahsediliyordu.

Her ne kadar beslenmenin önemini bilseniz de vazgeçilmez olduğunu düşündüğünüz şeyleri bırakmanız söylendiğinde kulaklarınızı tıkıyorsunuz. Ben de o zaman öyle yaptım ve “Ben ekmeksiz ve tatlısız yaşayamam ki!” diyerek beslenmemi değiştirmeye yanaşmadım.

Yoga yapmaya düzenli olarak devam ederken bir yandan da irademe daha fazla hakim olabildiğimi fark ettim. Düzenli egzersiz yapmanın faydalarından biri de budur zaten. Bu arada kendimi gözlemlemeye devam ediyordum ve beslenme ile ilgili okumalar yapıyordum.

El ve ayaklarımda uyuşmalarım vardı, gün geçtikçe daha fazla rahatsız ediyordu. Mide ağrım oluyor diye devamlı ağrımı bastırmak için ekmek yiyordum. Kabızlık yaşıyordum ve kabızlık sorunumu çözmek için çiğ köfte yiyordum, peşine bir iki gün ishal oluyordum.

Uyuşmalarımın nedenini öğrenmek için kan tetkiki ve EMG incelemesi yaptırdım. EMG incelemem tamamen normal geldiğinde çok şaşırdım, çünkü gerçekten her gece el ve ayak uyuşmalarımdan uyanıyordum.

Yoga dışında hızlı tempolu bir egzersiz yaptığımda uyuşmalarım çok daha fazla oluyordu ve inanılmaz şiş hissediyordum. Bu arada benim gibi beslenme araştırmalarına giren doktorlardan oluşan bir whats app grubuna üye olmuştum ve bilgiler yağıyordu.

Beslenme konusunda herkesin kendi hikayesi vardı. Yaklaşık bir yıl sonra kendimi glütensiz beslenmeyi denemeye ikna edebilmiştim.  Nihayet glütensiz ve paketli gıdadan uzak beslenmeye başlamıştım.

Daha iki hafta geçmeden tüm el ve ayak uyuşmalarımdan kurtulmuştum. İnanılmaz dinçtim, yorgunluğum yoktu, yoğun egzersiz sonrasında şişmiyordum. Amacım kilo vermek değildi, ama yediklerimi sınırlandırmadığım halde tartıda iki kilo gitmişti bile.

Muhtemelen şiş olan vücudum ödemden kurtulduğu için giden kilolardı. Glütenin nöropati nedeni olabileceğini bizzat yaşayarak deneyimlemiş oldum. Barsak problemlerimde tamamen düzelmişti.  Ara ara kaçamaklar yaptıkça fark ediyorum ki gerçekten eski beslenme tarzım benim için sağlıksızmış.

Kendimize sormamız gereken soru şu:

Sağlıklı bir yaşam sürmek istiyor muyuz? Yoksa mevcut alışkanlıklarımızı değiştirmeden şikayetlerimi ortadan kaldırarak yaşayacağımız bir hayat mı istediğimiz?

Şikayetim olmasın dediğimizde şikayeti ortadan kaldıracak bir ilaç veya tedavi arayışındayız. Ama sağlığımı geri kazanmak için neler yapabileceğimi sorguladığımda yaşam tarzımı değiştirmeyi kabul etmem gerekiyor.

Tansiyon veya şeker hastalarında ilk basamak tedavi beslenmenin düzenlenmesi ve egzersizin günlük yaşama dahil edilmesi iken bu hastalıkları olan pek çok kişinin bakış açısı “E ilacımı alıyorum ya işte, istediğim her şeyi yiyebilirim” oluyor ne yazık ki. Benzer durum kronik ağrı ve romatizmal hastalıklar içinde geçerli.

Çoğu hastamız ne yazık ki ağrı kesicisini veya diğer ilaçlarını alıp günlük yaşantısındaki tüm aktivitelerine ekleme veya çıkarma yapmaksızın devam ediyor.

 

Oysaki bu hastalıkların kalıcı tedavisi için yapılan yanlışların düzeltilmesi, düzenli egzersizin eklenmesi, uyku kalitesi ve düzeninin önemsenmesi gibi yapılması gerekenler listesi var.

Sağlığımızı korumak ve hastalandıysak geri kazanmak bizim elimizde. Vücudumuzu dinleyeceğimiz ve neye ihtiyacı olduğunu fark edip onu sağlamak için gerekli ortamı hazırlayacağımız günlere doğru ilerleyelim.

bir yorum bırakın